Evet Sevgili okurlarım, 2023 Seçimleri bu gerçeği yeniden ortaya koymuştur. Aç kalırız, açıkta kalırız, ama asla bizi bölemezler, vatanımıza ihanet ettirmeyiz...

Mehmet Çatakçı fotoğraf

Mehmet Çatakçı

Bu sloganları söyleyen partiler kazanmış, adalet, hukuk ve refah söylemleri söyleyenler kaybetmiştir.

Seçim sonuçlarına bakıp analizler yapıyoruz, bu kadar derin ekonomik krize ve fukaralığa rağmen iktidarın böylesine rahat bir seçim başarısı kazanmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.

Oysa bu sonuçlar son derece normal ve anlaşılmayacak bir şey de yok… Çünkü insanlar sadece ekonomik krize bakarak oy vermiyorlar. Bu toplumun sosyolojik yapısını dikkatle incelediğimizde görürüz ki bu ülkenin insanları ideolojik mahalle aidiyetlerine, dini hassasiyetlerine, kimliksel yapılarına göre oy verme davranışlarını belirliyorlar. Bu bazen “Şu partiye oy verirsem dinen vebal altında kalırım, Ayasofya’yı kaybederim” şeklinde tezahür ediyor, bazen de adını bile ilk kez duyduğu ve ne olduğunu bilmediği ‘LGBT korkusu’yla oyunun rengini belirliyor.

Doğal olarak böyle bir kültürel iklimdeki siyasal davranışları ya da iktidar mücadelelerini yüzyıllara dayanan İslam siyaset geleneğinden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Zira biliyoruz ki bu siyaset geleneğinde din ve belli kutsallar her zaman belirleyici olmuş ve bütün Müslüman toplumların zihin dünyaları akla ve bilime göre değil, neredeyse dört halife döneminden bu yana silsile yoluyla gelen ‘itaat’ kültürüne göre şekillenmiştir.

İşte tam da bu yüzden, neden bizim ülkemizde de siyasetin normal demokratik ülkelerde olduğu gibi yapılmadığını ya da yapılamadığını söylemek, ne yazık ki bugün Türkiye’deki siyasi manzarayı izah etmede yetersiz kalıyor.

Maalesef yüzyıllar içinde adeta genetik kodlarımıza sirayet eden ‘kutsala ayarlı’ siyaset anlayışı, Müslüman toplumların ‘dünyalı’ olmalarının, bir başka deyişle rasyonel siyaset yapmalarının önündeki en büyük engeldir.

Oysa siyaset beşeri bir faaliyettir, dini bir vecibe değil… Bu çerçevede bakıldığında bireylerin siyasetle ilişkisi, kendilerini yönetmeye talip olanlardan beklentileri istikametinde şekillenmek durumundadır.
Buna göre insanlar iktidarların hukuka, adalete, liyakate riayet etmelerini, şeffaf ve hesap verebilir olmalarını, herkese eşit davranmalarını ve herkesin özgürlüğünü garanti altına almalarını isterler.

Hangi iktidar bu ilkelere riayet ederse, en doğru iktidar o dur. Önemli olan iktidarların hukuk ve adalet üzere olmalarıdır, ne kadar dindar olup olmadıkları değil. Ayrıca dinin insanlara önerdiği de bu değerlerdir.

Şimdi muhalefeti oluşturan partiler şapkalarını önüne koyup düşünmelidir,

Bu millete sandıkta oylar çalındı lafsatasını artık bırakmalıdırlar.

Sandıklara sahip çıkmak vatandaşın değil, partilerin görevidir.

Genel Merkezlerde lüks yaşayıp çakarlı arabalara binmek, sandık güvenliğini vatandaşa yüklemek tam bir aymazlıktır.

Şimdi halka hesap vermelidirler.