Ülkemizde yıllardır süregelen ucuz et yiyelim tartışması, bilindik bir gerçek. Bu işin malum iki kanadı var. Bir tarafta zaman zaman eti pahalı yediğini ifade eden halk, diğer tarafta da pahalıya üretim yaptığını söyleyen üretici...

WhatsApp Image 2023-04-10 at 12.43.01

Kim haklı? Bilemiyorum. Ama bir şey var ki, o da üretim yaptığımız halde başka ülkelerin pek çoğuna göre daha pahalı et yediğimiz gerçeğidir. Anlaşılan bunun çözümü de öyle kolay olmayacak.

Aslında şu meşhur adam Bill Gates’e kalsa işin çözümü belli “Yapay Et”. Hiç inekle, koyunla, tavukla uğraşmayacaksın. Açacaksın bir laboratuvar, yağmur, kar, çamur demeden mis gibi kapalı ortamda et üretip, kitlelere pazarlayacaksın.  Yem derdi yok, kuraklıktan etkilenme derdi yok, buzağı, kuzu toplayıp aylarca yetiştirme derdi yok… Güzel iş hani! Fakat burada da bir sorun var. Kaça mal edeceğiz 1 kg eti?

Şimdi Hollanda et teknolojisi firması Mosa Meat’e veya İspanya kökenli Biotech Foods’a göre bir hamburger köftesinin maliyetinin 10 dolara kadar düşürülecekmiş! Fakat şunu da biliyoruz ki, dünyada ilk yapay hamburger köftesini yapay biftekten üreten Mosa Meat’in ortağı Mark Post 2013 yılında bunu 280.000 dolara mal ettiğini söylemişti. Yani 10 dolar pek de yakın bir rakam değil gibi! Peki, günümüzde 1 kg yapay etin ortalama maliyeti ne kadar oldu biliyor muyuz? Evet. 112 dolar ile İsrail biyoteknoloji firması Future Meat Technologies verilerine göre 800 dolar civarında. Bu da oldukça yüksek ama yine de ilk üretime göre daha makul hani.

Ama böyle olduğu halde dünyanın önde gelen birçok firması hâlâ milyonlarca dolar yatırım yapmaktan çekinmiyor. Mesela;  Cargill de Aleph Foods , Mephis Meat (Bill Gates’e ait) firmaları veya ortak kuruluşlardan Richard Branson ve Cargill, ABD kökenli S2G Girişim veya İsveç kökenli Emerald Technology Ventures vs. gibi.

 Peki, bu firmalar hâlâ dünya et üretiminin %1’ini dahi oluşturmayan ve 1 gr et bile satmakta zorlanan bu üretim tarzını neden seçiyor ve destekliyorlar? Söyleyeyim mi?

1- “Gıdayı yöneten dünyayı yönetir” deniliyor da ondan,

2- Et üretimini kontrol eden silah kullanmadan istediği ülkeyi zapt ve idare edebilir de ondan,

3- Temel gıdayı ele geçiren canı istediği devlet ve milleti köleleştirebilir de ondan…

Daha birçok neden sayabilmek mümkün.

Yoksa bu karnı doymaz, gözü dönmüş para babaları “dünya nüfusu 2050’de 9 milyar olacakmış, biz bu insanların karınlarını nasıl doyuracağız” diye uydurdukları palavralarını söyleyip dursunlar. Bize hiç de inandırıcı gelmiyor. İsteseler şu an gelişmiş devletlerin, “ki buna bizim ülkeyi de ekleyebiliriz”, yemeyip israf ettiği gıda maddelerini engelleyecek gerçek kampanyalar yürütseler, dünyada açlıktan ölen insanlar bu kadar olmaz. Ya da bilerek savaş, salgın hastalık vs. çıkartıp milyonlarca insanın ölümünü engellediği gibi, onların daha rahat yaşamaları için seferber olurlardı. Aslında dertleri başları para kazanmak ve insan neslini kendilerinin istediği 500 milyon, hadi olmadı 1 milyara kadar sınırlamak planları olmazdı.

Yapay et meselesi de yeni bir planın, yeni bir oyunun ta kendisi. Biz ve bizim gibi Müslüman ülkeler daha helal kesim konusunu tartışıp dururken, bir de ne olduğu belirsiz ve bu ahlak yoksunu adamların eliyle üretilen yapay et, süt, yumurtayı mı yiyeceğiz! Valla dostlar benim içim hiç rahat değil ve kabul de etmiyorum hani. Şimdi yapay et nasıl bir şey kısaca onu da belirteyim.

Öncelikle iki temel teknikle üretiliyor.

1. Üretim şekli Selüler (Hücre içinde) üretim. Burada canlı hayvandan 1-2 cm çapında alınan kas parçası laboratuvar ortamında iyice ezilip çok küçük partiküllere ayrılıyor. Sonra kök hücre elde ediliyor. Daha önceden bin bir eziyetle gebe bir ineğin karnındaki yavrudan veya ölü bir buzağıdan elde edilen Fetal Bovine Serumu (FBS) çıkarılıyor. Bir varilin içine bu serumla birlikte çok hassas miktarlarda ölçülmüş şeker, tuz ve çeşitli vitaminler karıştırılıp, gebe anneyi taklit eden bu varilin ısısını hayvanın vücut sıcaklığına göre sabitleyerek elde edilen kök hücreyi buraya transfer ederek sürdürülüyor. En sonunda et şekillenip büyüyene kadar bekleniyor.

2. Üretim şekli ise Aselüler, yani hücre olmadan üretim. Aselülerdeki teknik ise, kanda yer alan “hem” adlı proteini üreten genleri bulup, bunu çeşitli bakterilere aktararak çoğaltılmasıyla yapılıyor. Yine tamamen gen teknolojisi işlemi.

Bu tarz üretimin açıklanmamış, araştırılması gereken bir sürü karanlık noktası var. Bunların en başında kansere yol açıp açmadığı ve insan sağlığına zarar verip vermeyeceği gerçeği.

Ama şimdilerde bazı araştırıcılar bu etin faydalarını saymakla bitiremiyor. Şöyle hijyenik, şöyle besleyici, şöyle yararlı… Bakın sevgili okurlar yıllar evvel bizlere margarini, endüstriyel yağları ve bu gün zararlarını saymakla bitiremediğimiz türlü türlü ürünü de aynı yöntemle bizlere pazarlamadılar mı? Şimdi bunca şeye bakıp nasıl güvenelim bu şahsiyetlere. Bir kere bir Müslüman için helal ürün yemek ve yedirmek gerekiyor. Bunun neresi helal!

Sevgili dostlar sözün özü, et fiyatlarını suni olarak artıran zihniyet, saf, temiz ve halis niyetli değil, inanıyorum ki hepimiz bunun farkındayız. Ama lütfen hangi inanca, hangi düşünceye sahip olursak olalım, bu temeli bozuk fikirli üretim ve ürünlerden uzak duralım.