Boşuna dememişler “tarih tekerrürden ibarettir” diye. Yine bir savaş, yine suçsuz günahsız insan kıyımları, yine bir göç dalgası ve bol miktarda gözyaşı. İşte Rus- Ukrayna kavgası. Hiç bir gerekçe yokken ne diye bu insanlar birbirleriyle savaşa tutuştu. Ne diye durup dururken kan akıtıldı? Hala birçoğumuz anlam veremiyoruz değil mi?

Bizim gibi iyi niyetli, dünyada kimseyi incitmemiş ve bu saatten sonra da kimseye zarar vermeyecekler için geçerli bu anlamsız sualler.

Hâlbuki tek tek cevabı belli ve tüm bunların birer birer açıklaması var aslında. Sizlere 2020 Temmuz ayında yazdığım bir köşe yazısında söylemiştim "Elin oğlu boş durmuyor diye". O günlerde yayınlanan dünyaca ünlü Ekonomist adlı derginin kapağında bazı resim ve imgelerden bahsetmiştim. Muhtemelen aranızda hatırlayanlar olmuştur. Şöyle söylüyordum;

Geçen ay dünyaca ünlü Ekonomist dergisinin dış kapağındaki resimler çok dikkat çekiciydi. Anne, baba, çocuk ve bir kedi kanepe üzerinde oturmakta, çocuk hariç anne- baba ve kedi ağzına gaz maskesi takmış, çocuk ise maskesiz ama başında askeri bir miğfer taşır vaziyette oturmaktaydı. Ailenin arkalarında yer alan duvarda 7 adet çerçeveli resim, 3 tane uçan ördek, bir tane de saat görülmekteydi. Kedinin durduğu yerdeki tarafta yer alan en alt resimde bir domuz, onun hemen üstünde aktif bir yanardağ, en üstteki resimde ise bir penguen denizde küçücük bir buz parçası üzerinde ve arkada kocaman bir güneş yer alırken, tam da bunun yanında duvarın ortasında 12 ye 1 dakika kaldığını gösteren bir duvar saati durmaktaydı. Saatin sol altında uçan ördeklerin arkasında dünyaya bir ateş topu yaklaşıyor, önlerindeki resimde de virüsler, bakteriler vs bulunuyordu. Bu resmin yanında üstte atom bombası vurgulanırken, son resimde de güneş ve uzay anlatılmaktaydı. Ne denmek isteniyordu, bunlarla okuyucuya ne mesaj veriliyordu acaba ? “ diyordum.

Ayrıca, “Hepimizin başının belası, tüm insanlığı derde kedere boğan güçler ne amaçlıyorsa, ne yapacaksa onları özetliyordu kapakta yer alanlar. İlk önce Korona Virüs sahneye konuldu. Daha onun etkisi geçmeden Haziran sonunda Çin’de yeni tür domuz gribi tespit edildiği açıklandı.” demiştim ve devamında“ Dua edelim de 3. dünya savaşı peydah olmasın.” diye de ardından eklemiştim.

Yani o duvar resmindeki olaylar yavaş yavaş sahneye konulmuş veya konulmaktaydı. Hatta biri bitip diğeri başlatılıyordu. Bakın bu savaş çıkar çıkmaz COVİD-19 oyunu da neredeyse unutuldu. Aniden gündem değişti. Birden savaşı ve onun bahanesiyle doğal gazı, petrolü konuşuyor olduk. Nasıl oldu da gaz fiyatları Avrupa’da metreküpü 16-17 Eurolardan 160-170 Eurolara tırmandı. Nasıl oldu da tüm dünyada petrol 60-70 Dolarlardan 120-130 Dolarlara fırladı ?

İşte yeni bir dümen, yeni bir problem, yeni bir konu. Şimdi daha net kafanızda canlandırabiliyor musunuz ? Daha düne kadar 20-30 dolar civarında satılan petrol, iflasın eşiğine gelmiş Asya, Avrupa veya Amerikalı petrol şirketlerinin ibresini bir anda tersine çevirdi. Yine satışları eskisi gibi olmayan ve devamlı dünyayı karıştırıp duran silah üreticisi firmalar bir anda silah ve mermi göndermeye başladılar savaş alanına. Rus devlet başkanı, nükleer tesislere bomba attırmaya ve dünyayı nükleer silahla tehdit etmeye başladı. Daha da ileri giderek eğer fazlaca sıkıştırılırsa bizzat kullanabileceğini bile sesli olarak dillendirmeye başladı. Anladınız mı şimdi resimdeki atom bombasını ifade eden şekli. Anladınız mı şimdi gıdanın, özellikle buğdayın, arpanın hele hele ayçiçek yağının kıymetini ve neden yükselişe geçtiğini.

Değerli dostlar insanoğlu dünyada sergilenen bu tarz oyunları mantık süzgecinden geçirdiği zaman kolay kolay yanılmıyor. Bizi esas kandıran şey, gözümüzün önünde dönen olayları birilerinin bir şekilde maskelemesi, gizlemesi veya gerçekleri saklamasıdır. Başka bir şey değil yani. Bakın buna son günlerde yaşadığımız yağ krizi iyi bir örnek. Hiç bir şey yokken, üç beş akıllı televizyonda bir tartışma programında Rus-Ukrayna krizini değerlendirirken konu birden Kazak Denizin’de bizlere ait 15 kadar yağ yüklü geminin mahsur kaldığını söylemesi ile başladı. Bunun da kısa zamanda ülkede ayçiçek yağı kıtlığına yol açabileceğini beyan etti. Hani yağ meselesi sadece bu konuşmayla değil, aynı zamanda sosyal medyada da bir anda pik yaptı. Ve ardından olan oldu. Bir de baktık ki bütün millet marketlere hücum etmiş yağ satış reyonları hızla boşalmış.

Peki noldu şimdi? Yine gaza geldik, yine tongaya düştük. Bu kaçıncı senaryo, kaçıncı perde inanın sayamıyorum ben.

Değerli okurlar sonuç olarak, resim belli niyetler belli. Eğer bizler akıllı ve serinkanlı olmaz da paniklersek bundan faydalanacaklar da besbelli. Öyleyse gözüaçık ve uyanık olalım, bu haramzadelere prim vermeyelim. Kalın sağlıcakla.

Dr. Öğr. Üyesi Hakan KEÇECİ

            Bingöl Üniversitesi

Veteriner İç Hastalıkları Anabilim Dalı Bşk.