Değerli okurlar, son güncel haberlerde daha önceki yazılarımda da bildirdiğim namı diğer “Kene Hastalığı”  yeniden gündem oldu. Gerçek adı, “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı” olan bu problem, bu günlerde yine can almaya başladı ve medyatik olmaya devam ediyor.  

Geçenlerde bir gazetede şöyle bir başlığa rastladım:

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhan Çetin, havaların ısınmasıyla yeniden ortaya çıkan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı için başlatılan aşı çalışmalarının, dünya genelinde bütün dikkatlerin Corona virüsü üzerinde yoğunlaşması nedeni ile ikinci planda kaldığını ve henüz tamamlanamadığını söyledi”.  Gerçekten benim de tanıdığım bazı bilim insanlarımız bu konuda on yılı aşkın süredir çalışmaktalar. Ama hala riskli şehirlerimiz başta olmak üzere, ülkemiz genelinde kullanabileceğimiz bir aşı henüz piyasaya çıkmış değil. Ben de onlar gibi yerli bir aşının çıkmasını ve KKKA’nın konuşulmadığı günlerin gelmesini ümitle bekliyorum.

Haberin devamında;

“Türkiye’de de İç Anadolu’nun kuzeyi, Orta Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde bu hastalığa yoğun olarak rastlanılıyor. Özellikle Erzincan, Sivas, Tokat, Çorum, Yozgat, Giresun ve güneylerinde daha çok görülen hastalık, 2021 yılında havaların ısınmasıyla tekrar gündeme gelmeye başladı. Önceki yıllarda mayıs ayında ortaya çıkan kene vakaları son yıllarda ise nisan ayında görülmeye başladı. ŞU ANA KADAR 50 VAKA, 3 ÖLÜM VAR” deniliyordu.

Değerli arkadaşlar, dikkat edilirse sonuçta ÖLÜM var. Yani çok dikkat edilmesi gereken bir hastalığa dem vuruluyor.

Konuyla alakalı sosyal medya haberlerini bir karıştırın, daha birçok örneğe rastlayacaksınız. Maalesef her yıl bahar aylarından başlayarak havaların soğuduğu ve kenelerin ortamdan çekildiği günlere kadar zaman zaman bu bilgileri medyada görüp okuyor ve üzülüyoruz. Ayrıca her haberlerin sonunda da mutlaka; “aman bağa bahçeye çıkarken pantolon gibi paçalı giysiler giyin! Paçalarınızı çoraplarınızın içine koyun. Aman pikniğe çıkacağınız yerleri özenli seçin. Yerlere oturacaksanız mutlaka örtü kullanın. Hatta o da yetmez, mümkünse yerlere oturmayın” gibi uyarıları okuyor veya okuyacaksınız.

Yine haberde bizi uyaran gazete şöyle devam ediyor; “KKKA’daki vaka ile ölüm oranının corona virüsten daha fazla olduğunu belirten Prof. Dr. Çetin, “Normalde bu hastalık corona virüse göre 3-4 kat daha öldürücü seyreden bir hastalık. Yüzde 7 ile 10 arasında bir öldürücülük oranı var. Bunun için de çok daha dikkatli olunması gerekiyor. Özellikle arazide çok sayıda kenenin olduğu ve kene popülasyonunda ciddi bir artış olduğunu biliyoruz” demektedir. Dolayısıyla mevcut pandemiye tek başına odaklanmayın, aman aman KKKA hastalığını sakın göz ardı etmeyin diye uyarısını sürdürüyor.

Bir kere daha söyleyelim ki bu hastalık, insan ve hayvanlara keneler aracılığıyla geçmektedir. Keneler de özellikle ormanlar, piknik alanları, çayırlar, meralar, koruluklar gibi açık ve geniş sahalarda olabilmektedir. İşte bizler de bahsedilen yerlerde gezip eğlenirken bu canlılara dikkat etmeli ve kendilerine kan emilecek kurbanlar pozisyonuna düşmemeliyiz.

Çünkü hastalık taşıyan bir kene tarafından ısırılır da önemsemezseniz. Öncelikle ilk planda kene tarafından virüs vücudunuza zerk edilir edilmez, nezle-grip belirtileri sizlerde görülecek, ardından da deride kızarıklıklar, döküntüler, kan oturmaları gibi semptomlarla birlikte, vücudunuzda alerjik belirtiler de görülecektir. Eğer erkenden teşhis konulmaz ve çabucak tedaviye başlanmazsa maalesef istemeyerek de olsa söylüyorum ki insanı ölüme kadar da götürebilecektir.

Bu sebeple pikniğe, ormana, çayır-mera ve tarlaya gittiğinizde, başka bir deyişle, toprakla haşır neşir olduğunuzda, lütfen eve döner dönmez vücudunuzu iyice gözleyip araştırınız. Size tutunmuş ve sizden kan emen bir kene gördüğünüzde, hemen en yakın sağlık kuruluşuna koşarak keneyi bir uzman tarafından acilen çıkarttırın veya kendiniz uygun yöntemlerle keneden kurtulun. Sonra da mutlaka  tedavinizi olun diyorum.

Ayrıca yaz günlerinde de nezle-griple çok sık karşılaşılmaktadır. ÜSYE (Üst Solunum Yolu Enfeksiyonu) ile KKKA birbiriyle karıştırıldığı için doktorunuza pikniğe gittiğinizi ve dış ortamda uzun süre oturduğunuzu bildirin. Böylece sizi muayene eden doktor yanlış teşhis koymasın ve yanlış tedavi yapmasın. Sizin şüpheli durumunuzu uygun bir sağlık kuruluşuna sevkinizi yaparak ihmal sonucu bir hayat kaybedilmesin ya da diğer toplumsal tedbirlerin alınmasında geç kalınmasın.

Bakınız bir uyarı daha yapayım.

Özellikle hafif eğimli bayırlar, çalılıklar, piknik amaçlı doğal yerler, meralar, otlaklar kenelerin en sevdiği mekânlardır. Onlar toprakların çatlakları için de barınıp saklanırlar. Vücutlarındaki sensörler vasıtasıyla da yakınlarından geçen canlıların ayak titreşimlerini hissederek, çatlaklardan fırlayıp çıkar ve tıpkı örümcek gibi hızla hedef canlıya saldırırlar. Çok hafif ve küçük olmaları nedeniyle çoğunlukla fark edilemezler.

Daha önceki yazılarımda da bildirdiğim gibi; bu canlılar için tavşanlar, keklikler, sansar, gelincik ve sığır gibi yaratıklar ilk hedeftir. Ama onlara rastlayamazsa, bu defa insan ve diğer canlıları da kan emip beslenmek için kullanabilirler. Sanıldığının aksine doğaya keklik salmak, tavuk beslemek böylesi keneleri bitirmez, artırır. Çünkü keklikler, tavşanlar bu canlının ilk ara konakçısıdır. Ara konakçıdan kan emdikten sonra hemen yere inerek, toprakta 3 bacaklı nimf formundan 4 bacaklı ergin formuna dönüşmektedir. Böylece Ergin hale geçen kene, daha sonra yumurtlayıp çoğalmak için yeniden kan emme ihtiyacı duyar. İşte 3 bacaklı formda iken kan emme sırasında tavşan ve keklik gibi hayvanlardan aldığı ölümcül virüsü insanlara bulaştırma durumuna gelirler.  Şu hususu bir daha vurgularsak; kenenin tükürük bezine yerleşen virüsleri kan emmeyi bitirmesine yakın ya da kene tedirgin olduğu anda hemence ısırdığı canlıya vermeye başlar. İşte hastalığın bulaşmasında en önemli aşama da bu zaman dilimidir. Hastalık taşımayan bir kene tarafından ısırılan bir kişiye Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı bulaşmadığı gibi, pratikte insandan insana da geçmediği bilimsel olarak belirtilmektedir.

Sonuç olarak; Uzun zamandan beri evlerde kısıtlı kaldığımız pandemi sonrasında normalleşme adımları içerisinde doğaya olan özlem herkeste arttı. Dolayısıyla bu özlemimizi gidermeyi planladığımız şu günlerde bilinçli insanlar gibi davranalım. Doğada özgürce gezip dolaşacağımız yerleri dikkatle seçelim ve yukarıda dem vurduğum tedbirleri sıkı sıkıya uygulayalım.  Bu tarz hastalıklardan sakınalım. Hep birlikte bol oksijenli, bol güneşli, sağlıklı bir yaz geçirmek umuduyla.

Dr. Öğr. Üyesi Hakan KEÇECİ

            Bingöl Üniversitesi

Veteriner İç Hastalıkları Anabilim Dalı Bşk.