Doğa ile uyumlanamayan, toprağa, suya, havaya, insana ve insan refahına duyarsız politika, bilimden uzak uygulama, algısı suni gündemlerle alaşağı edilen yurdum insanı, bütün derdi “seçilmekten” ibaret illüzyonist siyasetçiler ve sonuçta göz göre göre gelen trajik son…

assiye yıldırım

Depremin ateşi yüreğimizi yakarken, bu sefer de sel felaketi sonucu canlarımızı kaybettik!

Bütün bu yaşananlara ne diyeceğiz?!!

Doğal afet, felaket, facia, kader planı!!!

Bütün bu yaşananlara siz ne diyorsunuz bilmiyorum, bence açgözlülüğün, sorumsuzluğun, kişisel hırsın, kuralsızlığın getirdiği, bizzat sorumlusunun insan olduğu bir vahşet!

Tarım arazilerine, dere yataklarına yapılan konutlar on binlerce insanımıza mezar olurken, aynı hataların tekrarlanması kader mi? Buğday ekili tarlaya konut yapıldığını dehşete kapılarak izledik! Tarım ve Orman Bakanı Sayın Kirişci katıldığı televizyon programında buğday ekili tarlaya konut yapılmasına ilişkin soruya şu cevabı verdi;

“Adıyaman için tek bir yere bütün şehri taşımak artık çok mümkün değil. Çünkü o kadar çok konut yapacaksınız ki bu konutları yaymak durumundasınız. Mesela Hatay için hiçte kolay bir şey değil. Yani Amik Ovası şehrin önemli bölümünü, Hatay Coğrafyasının önemli bir bölümünü oluşturuyor ve siz bu coğrafyanın dışına çıkmak durumundasınız. Biraz daha bu tür yerlerde eliniz zayıflıyor. Bunu ifade etmeye çalışıyorum. Bu tür yerlerde de biz şunu söyledik eğer mera yoksa o zaman biraz daha marjinal tarım alanlarını bu iş için kullanabilirsiniz. Fakat burada da Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı şunu yapıyor; zemin çalışması yürütüyor, zeminin buradaki kıvamı, sertliği önemli.  İfade ettim tarım topraklarının zaten böyle bir dayanımı söz konusu değil, bu saatten sonra da ( programın sunucusu, o zaman bura ekiliydi diyor) öyle görünebilir, o anlamda söylüyorum ben, yani bizim alternatifli olarak gösterdiğimiz yerler var, şu anda tam olarak hangisi onu hatırlayamıyorum.”

Sizin Tarım Bakanlığı Olarak tarım arazisine inşaat yapılamaz, burası imara açılamaz diye bir hakkınız yok mu, bunu söyleyemiyor musunuz, sorusuna;

Bakan Kirişci, var… Son Cumhurbaşkanlığı kararı ile süreç hızlı ilerlesin, buradaki prosedürler hızlı ilerlesin.  Kalıcı konutlar konusunda bu çalışmalar yürütülürken de prosedür hızlı ilerlesin birbirimizden onay alma süreçleri resmiyette, gayrı resmi olarak biz bu onayları verdik, bu çalışmaları yürüttük onlar ilave bütün bunlara rağmen bir de zemin etütlerini yaptılar. Biz burada makul olan çözümleri paylaşmaya çalışıyoruz. Vatandaşında talepleri var bir ORTA YOLUNUN bulunması gerekiyor.”

Bakan Kirişci orta yolu tarım arazisinin,buğday tarlasının üstelik ekili tarlanın tam ortasına konut yapılmasında bulmuş. Sayın Bakanın her bir cümlesi için saatlerce konuşsam, sayfalarca yazsam beyhude.

Oysa böylesine büyük bir felaketten çıkaracağımız ilk ders, yerleşim yerlerimizi hem daha güvenli olduğu için hem de tarım alanlarımızı korumak için kayalık zemine, yamaçlara yapmalıydık. Bu milletin her bir ferdinin tarihi sorumluluğu nesilden nesile her anlamda yaşanabilir, güçlü bir ülke bırakmaktır.

Her fırsatta kadere, mukadderata yani inanca gönderme yapılıyor ya bu tür konularda, o zaman bir inançta ben söyleyeyim; bizim kültürümüzde buğday, ekmek demektir. Ekmek yere düşse, değil üstüne basmak hemen alır yukarı koyarız. Yemyeşil ekin tarlasına ev yapmak ekmeğe basmakla eşdeğerdir ve değil böylesi bir eylemi yapmak misal olarak anlatılsa, Allah çarpar denir!

Sorunun parçası olanlardan çözüm beklemek beyhude bir çaba. Kampüsü tarım arazisinde olan bakanlığın “tarım arazilerini koruma” konusundaki yaklaşımının buğday tarlasına konut yapılmasını makul bir yol bulma çabası, vatandaşın talebi gibi gerekçelere sıkıştırması pekte şaşılacak bir durum değil!

Deprem, sel, kuraklık derken sıradaki devasa sorunumuz gıda güvencesi! Bu gün bir planımız yok ama o gün geldiğinde nasılsa bir plana suçu yükleriz!