Tarım, insanlık tarihi kadar eski bir meslektir. Tarihin her döneminde insanlar beslenmek için üretmek zorunda kalmış, üretmek için de verimli topraklar için sürekli savaşmak zorunda kalmıştır. Ülkemiz tarımının birçok yapısal sorunları olmakla birlikte geçmişle kıyaslandığında gelinen noktayı küçümsememek gerekir. Bütün kaynaklarımızı en rantabl şekilde kullanarak daha fazla üretmek zorundayız.
Arazilerimiz miras yoluyla sürekli parçalanmaktadır. Ülkemizde Ortalama işletme büyüklüğü 68 dekardır. Parsel büyüklüğü ise ortalama 6 dekardır. Avrupa ülkelerinde işletme büyüklükleri yaklaşık 400-500 dekardır. Toplulaştırma çalışmalarının biran evvel bitirilmesi gerekmektedir. Küçük ve çok parçalı arazi üzerinde karlı bir üretimin yapılması mümkün değildir.
Ülkemizde tarımsal nüfusun önemli bir çoğunluğunu oluşturan küçük tarım işletmeleri büyük işletmelerle rekabet etme gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bunun için de üreticiler güçlerini birleştirerek örgütlenmek zorundadır. Tarımı gelişmiş bütün ülkelerde örgütlenmenin güçlü olduğu görülmektedir. Bireysel olarak üretim yapan hemen hemen hiç çiftçi yoktur. Çiftçiler ya bir kooperatife, ya da bir birliğe bağlı olarak üretim yaparlar. İhtiyaç duydukları girdileri, finansmanı veya danışmanlık hizmetini örgütten alırlar. Sözleşmede ne kadar ürün taahhüt ettiyse onu üretip örgüte verir. Tarımsal ürünlerde hemen hemen ürünün tamamı örgütler kanalıyla pazarlanır. Yeni kooperatif veya birlik kurulacaksa ona örgütün Merkez Birliği karar verir ve denetimini de onlar yapar.
Aslında biz ahilik teşkilatı ile STK dedikleri yapıya çok uzak değiliz. Bu konularda sistemi oturtamamışız. Türk kooperatifçilik hareketinin Mithat Paşa tarafından 1863 yılı Kasım ayında kurulan “Memleket Sandıkları” ile başladığı kabul edilir. Kooperatifçilikle ilgili ilk yasal düzenleme «Memleket Sandıkları Nizamnamesi» 1867 yılında yayınlanmıştır. Devlet politikası olarak tüm ülkeye yayılan Memleket Sandıkları önce Menafi Sandıklarına (fayda, menfaat) dönüşmüş ve sonrasında ise tüm sermayesiyle Ziraat Bankasının kuruluşuna dâhil olmuştur.
İlk kooperatifler kanunu 1969’da “1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu” olarak yürürlüğe girmiş, bazı değişikliklerle hala yürürlüktedir. Türkiye’de kooperatifçilik 1960’tan itibaren anayasal güvenceye alınmıştır. 1982 tarihli Anayasanın 171’inci maddesinde “Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır” maddesi yer almaktadır.
Kamuda da gerek Genel Müdürlük, gerekse Bakanlık düzeyinde hala bir sistem kurulamamış, yapıda sürekli değişikliğe gidilmiştir. “Tarım Bakanlığı” 1924 yılında, “Orman Bakanlığı” 1969 yılında kurulmuş; 1974 yılında Tarım Bakanlığı “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” na dönüşmüş; iki bakanlık birleştirilerek 1980 ihtilali ile “Tarım ve Orman Bakanlığı” olmuştur. Diğer taraftan 1963 yılında kurulan “Köyişleri Bakanlığı”, 1974 yılında “Köyişleri ve Kooperatifler Bakanlığı”na dönüşmüş, 1983 yılında Köyişleri ve Kooperatifler Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı birleştirilerek “Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı” na dönüşmüştür.
1983 yılında kurulan Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatının Fonksiyon Bazında yeniden yapılanması sonucu Kooperatifler, Zirai Mücadele, Ziraat İşleri, Veteriner İşleri, Gıda İşleri, Su Ürünleri, Toprak-su gibi köklü ve dinamik yapıya sahip olan Genel Müdürlükler taşra teşkilatlarıyla beraber kapatılarak merkezdekiler yeni kurulan Genel Müdürlüklerin bünyesine, taşra teşkilatları da İl Müdürlükleri bünyesine alınmıştır. Bu reorganizasyonla, kaynakların tek elden yürütülerek tasarruf sağlanması beklenirken birçok hizmetlerin aksamasına neden olmuş ve kaynak israfı olmuştur. Ayrıca meslek çatışmalarına neden olmuştur. Bu yeni yapılanmada Kooperatifler Genel Müdürlüğü ve Bölge Müdürlükleri de kapatılarak Merkezde Eğitim (Ziraat, Veteriner ve Laborant Meslek Liseleri) , Yayım gibi birimlerle birleştirilerek Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü (TEDGEM) bünyesine alınmış, Taşrada da Tarım İl Müdürlüklerine bağlı Destekleme Şube Müdürlüğü bünyesine alınmıştır. Kısacası Genel Müdürlük Daire Başkanlığına, Bölge Müdürlükleri de Şube Müdürlüğüne dönmüştür.
Orman Bakanlığının 1991'de yeniden kurulmasıyla Bakanlığın adı “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı” olmuş, 2011 yılında sözde konu bazında yapılanma gerekçesiyle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, merkez ve taşra teşkilatları yeniden yapılanmayla “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” kurulmuş, 2018 yılında Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile birleştirilerek yeniden “Tarım ve Orman Bakanlığı”na dönüşmüştür. Burada örgütlenme açısından en önemlisi Kooperatifler Genel Müdürlüğünden beri uygulanan borç verme faslından desteklenen düşük faizli, faizsiz ve uzun vadeli “Kooperatif Projeleri” de 2011 yılında TEDGEM’in kapatılmasıyla birlikte yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece hem örgütlenme, hem Hibe Proje uygularında, hem de yayım hizmetlerinde önemli bir alt yapıya kavuşan TEDGEM Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla Çiftçi Örgütleri sahipsiz bırakılmıştır. Halen Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan 17 Daire Başkanlığından biri olan Teşkilatlanma Dairesinde sadece mevzuat ve Genel Kurul işlemleri yapılmaktadır.
1980 Yılında ben göreve başladığımda adı “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” olan Bakanlığımız önce “Tarım ve Orman Bakanlığı”na, sonra “Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı”na, daha sonra da “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı”na dönmüş, Sonra tekrar “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı”, daha sonra da tekrar “Tarım ve Orman Bakanlığı”na dönüşmüştür. Bir kısır döngüdür gidiyor. Yürüyen ve oturmuş bir sistemi temelden değiştirmenin fayda yerine zarar verdiği görülmektedir. Her değişiklikte sadece tabela değişmemiş, beklenildiği gibi tasarruf yerine bir çok israf yapılırken Meslek Mensuplarında motivasyon bozukluğu meydana gelmiştir. Burada çiftçi örgütlenmesi anlamında Bakanlığın etkisi gittikçe azaltılmıştır. 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun muhatabı olan üç Bakanlıktan biri olan ve daha önceleri Sanayi Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Teşkilanlandırma Genel Müdürlüğü, halen Ticaret Bakanlığında Esnaf ve Kooperatifler Genel Müdürlüğü olarak hizmet vermektedir.
Türkiye’de Üretici örgütlerinin toplam sayısı 12 bine ve bunlara ortak/üye sayısı ise 4,3 milyona yaklaşmıştır. Bu örgütler ülkemizde halen 5 farklı bakanlığın sorumluluğunda, 13 kanunla 15 farklı türde kurulmaktadır. Bu yapı içinde kooperatifler ağırlıklı bir öneme sahiptir. Aslında bu durumun sektör açısından bir zenginlik olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Fakat üreticiler piyasada bir araya gelip güç birliği oluşturarak değer zincirindeki diğer aktörler ile rekabet etmek yerine, birbirleri ile çekişmeye başlayınca bu zenginlik, üretici aleyhine işleyen ve kirlilik olarak algılanan bir duruma dönüşmüştür.
Ekonomik örgütlenmenin yetersizliği, tarımda üretim planlaması yapılamamasına, pazarlamada sorunlara, tüketicide fiyat ve üreticide gelir istikrarsızlığının oluşmasına neden olmaktadır.
Örgütlenme yapısını incelediğimizde faaliyet konularında ve etki alanlarında çakışmalar görülmektedir. Bu yapılanma şekliyle belki bir zenginlik gibi düşünülse de çoğu zaman aynı faaliyette bulunan örgütler arasında ciddi sürtüşmelere neden olmaktadır. Türkiye’deki tarımsal örgütlenme yapısının yeniden masaya yatırılarak yetki ve sorumlulukların yeniden belirlenmesi ve bunun devamında da güçlü bir yapılaşma ile daha fonksiyonel bir hale getirilmesi gerekmektedir.
Tarımsal üretimi arttırmanın, kaliteli ürün elde etmenin ve tarım ile uğraşanların yaşam düzeylerini yükseltmenin en önemli yollarından biri, üreticilerin etkili bir biçimde örgütlenmesidir. Uzun Vadeli Kredilerin verildiği Yatırım Projelerine tekrar geri dönülmelidir. Geçmişte uygulanan ve başarılı örnekleri olan Ortaklar Mülkiyetinde Kooperatif Projelerine benzer projelerin günümüz şartlarına uygun olarak tekrar geliştirilerek bütün Üretici Örgütlerini kapsayacak şekilde cazip şartlar ile sunulmalıdır.
“Devlet kural koyucu, destekleyici ve denetleyici olmalıdır.”
Tarımda güçlü bir örgütlenme için neler yapılmalıdır:
1-Yapısal sorunlar giderilip, sürtüşmeler kaldırıp, yetki ve sorumluluklar yeniden belirlenmeli, Örgütler, sözleşmeli üretimle üretim ve pazarda etkili bir yapıya kavuşmalı,
2-Üretim, pazarın talebine göre planlanmalı, Verimliliği ve katma değeri arttırarak gıda değer zincirinde aldığı pay yükseltilmeli, Piyasada rekabet gücü artırılmalı,
3-Hem üreticinin hakkını korumak, hem de tüketicinin daha uygun fiyatla gıdaya ulaşmasını sağlanmak için Çiftçi Örgütleri üzerinden müdahale alımı yapılmalı, Örgütler devlet teşvik ve desteklemelerinden öncelikli yararlanmalı,
4-Tarım Bakanlığı bünyesinde eskiden olduğu gibi Çiftçi Örgütlenmesiyle ilgili Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü (TEDGEM) benzeri sorumlu bir Genel Müdürlük kurulmalı, Bakanlığın 2011 Yılı yapılanmasından önce Kooperatiflere uygulanan üretim, depolama ve işleme tesislerine yönelik “Ortaklar Mülkiyetinde Kooperatif Projeleri ”ne benzer projeler uygulanmalı,
5-Çiftçi örgütlerinde özellikle kooperatif kuruluşunda büyük ölçekli ve güçlü yapılaşma sağlanmalı, haksız rekabetin önlenmesi için aynı çalışma alanında benzer örgütlenme engellenmeli,
6-Bakanlığın yürüttüğü kayıt ve yayım hizmetleri vb. örgütlerce yapılmalıdır.
Sonuç: “Ülkemiz Tarımsız, Tarımımız Kooperatifsiz Kalkınamaz”