Ayakta kalmak ve işlerini sürdürebilmek adına şu günlerde tarım sektöründe bir telaş, bir uğraş var.  Kime bir şey sorsan bin ah işitiyorsun. Girdi maliyetleri, akaryakıt fiyatları, kiralar vs birçok insanın elini kolunu bağlamış gibi. Hani, bu konuda ne yapılabilir kısmını bir önceki yazımda vurgulamıştım. Demiştim ki “2009-2010 yılları arasında devletimiz bir politika izlemiş ve hayvansal yetiştiricilik yapmak isteyen yurttaşlarımıza faizsiz 7,5 milyona kadar kredi sağlamıştı. Bu teşvik sayesinde ülkemizde hayvansal üretim adeta coşmuştu. İşte şimdi buna benzer bir teşvikin acilen bu sektörde işini sürdürmek isteyen vatandaşlara verilmesinin oldukça yararlı ve yerinde olacağı kanaatindeyim” şeklindeydi. Ümit ederim sayın yetkililer bu uyarıma kulak verirler. Eğer hayata geçirilirse çiftçimize, hayvan yetiştiricilerimize bir nefes olacaktır.

İkinci bir uyarım da şu;

Yakın zamanda Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, tereyağıyla ilgili bir ihracat yasağı kararı çıktı (13 Nisan 2022 tarihli Resmi Gazetede). İkinci bir emre kadar da yurt dışına tereyağı satışı yapmak engellendi. Bu karar hangi amaçla neden alındı bilmiyorum. Ama yasak ithalatı engelleyip, iç piyasadaki dengeleri sağlamak ve ihtiyaçların tamamen kendi imkanlarımızla çözülmesi üzerine ise, anlamlıdır ve makul bir karardır.

Fakat bunun iç piyasaya yansıması acaba böyle mi olacak?

Bu önemli bir soru. Çünkü bu hamleyle belki kısa vadede çözüm sağlanabilir. Ancak unutmayalım ki, şu an yurtiçinde tereyağı 90 ile 150 TL arasında satılmaktadır. Eğer özel sektör üreteceği tereyağını yeterince içerde satamaz elinde tutmak zorunda kalırsa fiyat aşağı yönde ilerleyebilir. Bu da üreticiden daha ucuz fiyatlara süt toplanması anlamına gelir ki, bunu hiçbir üretici istemez. Ciddi bir iç piyasa karışıklığı yaşanabilir.

“Ne var canım öyle bir durum oluşursa hemen ihracat kapısını açarız” diye düşünenler varsa. Onun da bir anda tereyağı fiyatlarını yükselteceğini öngörmemek saflık olur, derim.

Bakınız bu öyle bir denge ki, siz ne tarafa ufak bir yükleme yaparsanız, kaldıracın diğer tarafına aksi bir yük bindirmiş olacaksınız. Bu durum da sonuçta beklediğinizden daha büyük bir soruna sebep olabilir.

Konuyu bir de şöyle ifade edeyim;

Ülkemizde süt alan toptancı, satıcının süt kalitesine göre bir fiyatlandırma yapmaktadır.  Yani, Çiğ süt alımı her iki tarafın imzaladığı Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Çiğ Sütün Sözleşmeli Usulde Alım Satımına İlişkin Yönetmelik kriterlerine göre yapılır. Bu yönetmeliğin ikinci bölümünde de şunlar yazar:

Sözleşmede uyulacak usul ve esaslar

MADDE 6 – (1) Üreticiler veya bunların üyesi bulunduğu üretici örgütleri ile alıcılar arasında imzalanan sözleşmenin onaylı bir örneği, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren yedi iş günü içerisinde üretici/üretici örgütü tarafından çiğ süt üretiminin yapıldığı yerdeki Bakanlık il/ilçe müdürlüğüne teslim edilir. Sözleşme bilgileri, Bakanlık il/ilçe müdürlükleri tarafından beş iş günü içinde Bakanlıkça kullanılan süt kayıt sistemine kaydedilir.

(2) Sözleşme süresi altı aydan az, bir yıldan fazla olamaz. Taraflar sürenin bitiminden evvel sözleşme süresini uzatma hakkına sahiptir. Tarafların anlaşarak sözleşmeden dönmesi halinde altı aylık zorunlu asgari süre hükmü uygulanmaz.

(3) Teslim edilecek çiğ süt, hijyenik şartlara uygun olarak, sözleşmede belirtilen üretim yeri veya yerlerinde üretilir.

(4) Taraflar mücbir sebepler ve veteriner hekim raporu ile belgelenen süt üretimini doğrudan etkileyen hayvan hastalıkları ile sütün gıda olarak tüketimine izin verilmeyen hayvan hastalığı tedavi süreçleri haricinde miktarı, kalitesi, teslim yeri, teslim şartları ve zamanı sözleşmede belirlenen çiğ sütü almak veya satmak zorundadır. Çiğ sütün alım satımının bu fıkrada belirtilen şartlar dışında durdurulması halinde, taraflar için eşit miktarda uygulanacak ceza koşulu sözleşme ile belirlenir.

(5) Sözleşmede, teslim edilecek ve alınacak çiğ sütün dönemler itibari ile asgari ve azami miktarı, fiyatı, soğutma ve hizmet bedeli, kalite ve miktar primi, muayene ve kabul şartları ile çiğ süt alım satımıyla ilgili ödeme yöntemi belirtilir.

(6) Sözleşmede, nakit avans veya çiğ sütün üretiminde kullanılan her türlü girdinin alıcı tarafından üretici/üretici örgütüne verilmesi kararlaştırılabilir. Bu durumda avans tutarı ve girdi bedeli süt bedelinden mahsup edilir. Üreticiye kesif yem verilecekse süt/yem paritesi 1,3’ün altında olamaz.

(7) Üretici örgütü üzerinden sözleşme yapmak isteyip birden fazla örgüte üye olan üreticiler bunlardan birisini, kendileri adına sözleşme yapmak üzere yazılı olarak yetkilendirir.

(8) Üretici örgütleri aracılığıyla satılan çiğ süt karşılığı alınan nakit avans, üretim oranları göz önüne alınarak üretici örgütünün üyelerine dağıtılır.

(9) Üretici örgütleri, hesaplarına aktarılan çiğ süt bedellerini aktarma tarihini takip eden üç iş günü içerisinde üyelerine öder.

(10) Taraflarca çiğ sütün fiyatı;

a) Pazarlık ile,

b) Çiğ sütteki koloni sayısı, somatik hücre sayısı, süt yağı ve protein oranlarını dikkate alarak kalite ve içeriğe göre,

c) Pariteye göre,

ç) Ulusal Süt Konseyinin ilan ettiği tavsiye fiyatına göre, belirlenebilir

 denilmektedir.

Buradaki sözleşme şartlarına bakılırsa birçok faktör işin içine girmektedir. Özellikle 10. Maddede çiğ süt fiyatı dört madde üzerinden değerlendirilmektedir. İnanın piyasada en ufak bir dalgalanma meydana gelse burada bildirilenler dışında başka başka fiyat belirleyici unsurlar ya da bahaneler işin içine girecektir. Bunların faturası da yine üreticiye kesilecektir.

Yanlış anlaşılmak istemem, ama ben sadece konunun olabilecek diğer olumsuz yanlarını bildiriyorum.  Etraflıca düşünülmesi gerektiğini yazıyor ve ilgililerin takdirine sunuyorum. Yoksa başka bir amaç gütmüyorum.

Sonuçta belli ki acil bir durum üzerine bir karar alınmış ve uygulanmaktadır. Dolayısıyla yukarıda özetle yazdığım ve akla gelmeyen diğer olumsuzluklar mutlaka dikkate alınmalı ve bütün iç dinamikler iyice etüt edilmelidir. Böylece İçerideki ihtiyaçlar tamamlanır tamamlanmaz çok zaman kaybetmeden sistem kendi haline bırakılmalıdır.

Ne üretici, ne sanayici ne de biz tüketicileri etkilemeden bu kriz teğet geçsin. Nihayetinde kazanan her bir birey ve bütün halk olsun.

Dr Hakan KEÇECİ

  Bingöl Üniversitesi

Veteriner İç Hastalıkları Anabilim Dalı Bşk.