Milyonlarca emekli ve memurun gözü Temmuz zammındaydı. TÜİK, zam oranını belirleyecek haziran ayı enflasyonunu açıkladı. Bu rakamlara göre emeklinin alacağı zam yüzde 16 - 17 arasında olacak. Bu oran emeklinin hangi derdine derman olacak?
Hayat pahalılığı her alanda devam ediyor. Üretim maliyeti gerekçe gösterilerek doğal gaza yüzde 25 zam yapıldı.
Üretim maliyetleri arttı da yaşam maliyetleri artmadı mı? Bu üretim maliyetleri, evimizde ısınmaya kalktığımızda bizim yaşam maliyetlerimizi de arttırıyor. Bu üretim maliyetleri sanayide doğal gaz yoluyla başka üretim maliyetlerini tetiklemiyor mu? Tetikliyor. Peki, o zaman neden işçilere, emekçilere, kamu emekçilerine, emeklilere de bu şekilde zam yapmıyorsunuz?
Öyle görülüyor ki sorun sadece eneflasyon ve para sorunu değil. Emekilerin konumlandırıldığı yer ve onlara olan bakış açısında problem var gibi gözüküyor. Sayısı giderek artan emekli kitlesi, iktidar için bir handikap. Yıllarca çalışarak sosyal güvenlik sistemine para aktaran emekliler onurlu bir yaşam talep ederken; hükümetin yüksek mevkilerinde oturan bazı yöneticilerin kabul edilmesi kabil olmayan sözlerine şahit oluyoruz. Emeklilerin zaten çalışmadan para aldıklarını beyan edecek kadar cüretkar sözlerini bizzat duydum.
Zaman, bu tahkir edici ifadeleri kullananlar için elverişli. Seçime daha çok var. “Emekliler canımız, ciğerimiz” sezonuna henüz iki yıl var çünkü. Emeklilerin hali hal, hükümetin yolu yol değil.
Hükümet, şişmeye başlayan balondan hava almak kabilinde küçük bir adım atmaya hazırlanıyor. Düşük maaşı alan 3 milyon 716 bini aşan emekliler için bir çalışma yapılacağı açıklandı. Bu çalışma ile düşük prim ödedikleri için düşük maaş alanlara bir destek verilmiş olacak. Yüksek prim ödeyenler için bir düzenleme söz konusu değil. Fakirlikte eşitliği sağlamanın en güzel yolu bu olsa gerek.
Bu arada düşük emekli aylığı alanlara destek mahiyetindeki düzenleme 2019'da başlamıştı. Bunun için her defasında kanun çıkarılıyor. Böylece düşük prim ödediği için düşük maaş alanlara bir anlamda koltuk çıkılmış oluyor. Sistem 50 bin kişiyi kapsayacak şekilde gündeme gelmişti.
Bu durum da ayır bir garabete yol açıyor. Çalışma hayatı boyunca yüksek prim ödeyenler ile tabandan ödeyenler arasındaki maaş farkı giderek kapanıyor. Emekliler arasında maaş adaletsizliğine neden olan bu durum, çalışma hayatında yüksek prim vermenin gereksizliğini ortaya koyuyor. Emekli maaşının bir miktar yüksek olması için yüksek prim ödemeye gerek olmadığı günlere doğru gidiyoruz.
Meclis’te bulunan torba yasaya muhtemelen bu hafta bir eklenti yapacaklar. İlgili düzenlemenin 17 Temmuz’dan önce bitirilmesi gerekiyor. Çünkü TBMM o tarihten sonra 3 ay boyunca kapalı olacak.
Söz konusu düzenlemenin dar gelirli emekliler için derde derman olup olmayacağı biraz şüpheli. Örneğin dul maaşı alan bir emekli eşi kirasını bile karşılamıyor. Halbuki devlete bir ömür hizmet etmiş bir memurun geride kalan eşine onurlu bir yaşam imkanı verilmesi devlet olmanın bir gereği değil midir? Mazi, gelecekten vefa bekler.
Öte yandan kök maaş diye bir kavram icat edildi son yıllarda. Kök maaş sadece bir adaletsizlik değil, bir gariplik, bir ucubedir. Maaşınıza zam yapıldığı söyleniyor ancak hesabınıza baktığınızda farklı bir durumla karşılaşıyorsunuz. Kök maaşa yapılan artış, ilave desteklemeler olmadığı takdirde hesaba yansımıyor. Yani zam var ama para yok. Şaka gibi gerçekten. Emeklilerin kök maaş adaletsizliği de acilen giderilmelidir.
Sorun kronikleşmiş gibi gözüküyor. Bir taraftan düşük maaş, bir taraftan enflasyon, bir taraftan maaşlar arası dengesizlik.
Sorunun çözülmesi için öncelikle bakış açısının değiştirilmesi gerekiyor. Maaş artışlarında adaletli ve dengeli bir yaklaşım ancak o zaman geliştirilebilir.