TBMM’nin gündemi bu aralar biraz alışılmışın dışında, dijital mecralar ile ilgili düzenlemeler ekseninde devam ediyor. Bugüne kadar ekonomi, ulaştırma, sağlık, adalet ve eğitim gibi bildiğimiz konularda mesai yapan milletvekilleri, artık bu konuların yanı sıra bilgi teknolojileri, bilgi güvenliği ve yapay zeka gibi dijital dünya üzerinde de çalışıyorlar.
Araştırmalar her gün ortalama 7-8 saat gibi bir zamanı bilgisayar karşısında geçirdiğimizi gösteriyor. Ekran karşısında olan bitenleri izliyor, birileriyle iletişim kuruyor, sosyal medyada zaman harcıyor, haberlere bakıyor, alışveriş yapıyor ve bunun için banka hesaplarımıza giriyoruz.
Tabii tüm bunları yaparken tık attığımız her yere haliyle kişisel hayatımıza ait her türlü bilgi ve şifreyi de vermiş ve dolayısıyla dijital iz bırakmış oluyoruz. Uygulamalarda kamera, konum ve rehbere erişim izni verirken, kişisel ve finansal bilgilerimizi de paylaşmış oluyoruz. Sunduğu avantajlarla hayatımıza büyük kolaylıklar getiren, örneğin bizi fatura kuyruklarından kurtaran, portföylerimizi yönettiğimiz, yemeğimizi evimize kadar getirten bu alan, büyük tehlikelere ve derin mağduriyetlere de kapı aralıyor.
İnternete bağlı olan herkesin siber saldırıların tehditi altında olduğu gerçeğini kimse yadsımıyor artık. Teknolojideki hızlı ilerleme siber saldırı tehdidinin kartopu gibi büyümesine zemin hazırlıyor. Özellikle müşteri bilgileri nedeniyle finans sektörü, tıbbi verilerden ötürü sağlık sektörü, kredi kartları, şifreler, kimlik bilgileri, banka hesapları ve sosyal güvenlik numaraları nedeniyle ticari kurumlar ile çeşitli nedenlerle siyasi partiler ve devlet kurumlarının karşı karşıya oldukları tehdit daha genel olduğu için daha büyük.
Hassas bilgilere erişmeyi, bunları değiştirmeyi veya yasa dışı amaçlar için kullanmayı, kullanıcılardan istekleri dışında para almayı veya olağan iş süreçlerini kesintiye uğratmayı amaçlayan bu saldırılardan korunmanın yasal yollarını bulmak artık kaçınılmaz hale geldi.
Hayatımızın her alanını kapsayacak kadar büyük önem taşıyan internet ve dijital mecralar konusu ister istemez yasama organının da çalışma alanlarından biri haline geldi. Televizyon ve gazetelerdeki haberlerde bu nedenle TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisonu, Dijital Mecralar Komisonu ve Yapay Zeka Alt Komsiyonu gibi ifadeleri daha sık duyar hale geldik. Daha önceki yasama dönemlerinde bu komisyonlar yoktu zaten.
Yasama organı, bu komisyonlarda bilgisayarlar, sunucular, mobil cihazlar, elektronik sistemler ve ağlar üzerinden maruz kalabileceğimiz saldırıları önlemenin yollarını bulmaya çalışıyor.
Bunun için bir yasa tasarısı hazırlandı. ‘Siber Güvenlik Yasası’ adını taşıyan çalışma ilgili komisyonlardan hızlıca geçirildi ve genel kurul gündemine alındı. Yasalaşan çalışma, bu hafta hayatımıza girmiş olacak.
Yasa ile ilgili biraz genel bilgiler verelim isterseniz.
Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra Siber Güvenlik Kurulu ismiyle gayet güçlü bir yapı oluşturulacak. Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı, Savunma Sanayii Başkanı ve Siber Güvenlik Başkanı kurul üyeleri olacak.
Siber güvenliğin sağlanmasına yönelik çalışmalarda öncelikle yerli ve milli ürünler tercih edilecek. Kişisel veriler ve ticari sırlar, bu verilere erişilmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması halinde re’sen silinecek, yok edilecek veya anonim hale getirilecek.
Siber suçlara çetin para ve hapis cezaları öngörülüyor. Örneğin Türkiye’nin siber uzaydaki milli gücünü meydana getiren unsurlarına yönelik saldırı gerçekleştiren veya bu saldırı neticesinde elde ettiği her türlü veriyi siber uzayda bulunduranlara 8 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilecek. Yetkili mercilerin ve denetim görevlilerinin istedikleri bilgi, belge, yazılım, veri ve donanımı vermeyenler veya bunların alınmasına engel olanlar 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 500 günden 1500 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak. Sır saklama yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere veya görev ve yetkilerini kötüye kullananlara 4 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası verilecek.
Yasada tartışmalı maddeler de var. Siber Güvenlik Başkanlığına verilen bazı yetkilerin Anayasaya aykırı olduğu iddiaları dile getirildi. Yasanın özel hayatı, düşünce özgürlüğünü, konut dokunulmazlığını tehdit edeceği de dile getirilen eleştiriler arasında.
CHP’li bazı milletvekilleri söz konusu maddeleri Anayasa Mahkemesine taşıyacaklarını söylediler. Öyle olsa bile yasa her halükarda önümüzdeki haftadan itibaren Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiş olacak.
Bu yasanın dijital güvenliğe daha çok milli güvenlik açısından yaklaştığı görülüyor. Çünkü getirilen hapis ve para cezalarına bakıldığı zaman bunların daha çok milli konularla sınırlı olduğu gözlemleniyor. Yasanın, tek tek birimizi koruyan ilgili bölümleri, tabiri caizse konuya biraz teğet geçmiş gibi gözüküyor. Ama daha önce çıkarılmış bir yasa var. Kişisel verileri koruma kanunu. Eski kanunla yeni kanun el ele verirse elektronik bilgi güvenliğimiz belki bir tık daha güvence altına alınmış olacak.
Sanal alem dedikleri dünya, yasaların, dinin, ahlakın ve etik değerlerin kaale alınmadığı, seküler ötesi bir dünya olmuş maalesef. “Mecra, sanal olsa da suç gerçektir” karinesiyle hareket eden hukuk dünyası bu platform üzerinden işlenen suçlara gereken cezayı vermeye çalışıyor. Ancak kanunların yetersiz kalması nedeniyle mağduriyetler devam ediyor maalesef.
Dijital güvenliğimizi tabii ki tamamen yasalara emanet edemeyiz. Her birimiz evimizi nasıl kişisel olarak da koruyorsak sanaldaki varlıklarımızı da korumamız lazım. Ancak yasal düzenlemelere de devam edilmesi gerekiyor. Buradaki kötülüklere ancak yüksek ve güçlü cezai müaeyyidelerle defans oluşturulabilir. Umarız ki sistemlerin, ağların ve teknolojilerin yetkisiz kullanımına karşı bu yasa ile sağlam bir duvar örülmüş olsun.