Yıllardan beri Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu biliyoruz, her depremde acılarımız katlanarak artıyor.

Mehmet Çatakçı

Evet sevgili okurlarım.

Her zaman şu gerçeği ortaya koyuyoruz.

Yıllardan beri Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu biliyoruz, her depremde acılarımız katlanarak artıyor. Kahramanmaraş merkezli on ilimizde yaşanan büyük depremde enkazlarda betonu kazıyarak can kurtaran insanların o fedakar görüntüleri ve “Bizi kurtarın” feryatları yükselen insanlarımızın çığlıkları hala kulaklarımızda çınlarken, önceki günlerde  Hatay’da 6.4 büyüklüğünde bir depremle yeniden sarsıldık.
Ders almak için bundan daha büyük ve sarsıcı bir acı olabilir mi?

Her seferinde yaşadığımız acıların ardından milletçe el ele verip yaralarımızı sarıyoruz ama sonrasında hiçbir şey olmamış gibi akla ve bilime meydan okuyan bir eda ile fay hatları üzerinde çürük binalar yapmaya devam ediyoruz.

Öylesine ders almıyoruz ki neredeyse her seçim öncesinde kuralsız ve ruhsatsız bir şekilde yapılmış binaların var olduğunu bile bile adeta ‘ölüm barışı’ niteliği taşıyan ‘imar barışları’ yapmaktan da çekinmiyoruz.

Öylesine ders almıyoruz ki bilim insanları “1999 depremi”den bu yana geçen 24 yıllık sürede neredeyse her gün İstanbul için ciddi uyarılar yapmalarına rağmen, bina stokunu yenileme anlamında hiçbir ciddi hazırlık yapılmadığı gibi deprem toplanma alanlarını bile AVM’lerle doldurmuş bulunuyoruz.

Artık şunu biliyoruz, 1999’dan bu yana olası bir İstanbul depremi için binaların yenilenmesi konusunda ciddi bir hazırlık yapmadık. Şimdi İstanbul’da yaşayanlar depremin geleceğini biliyor ve betona boğulmuş bu kentte deprem sonrası yaşanacaklardan dolayı endişe içindeler. Çünkü toplanma alanlarından bile mahrum durumdalar…

Bugüne kadar olanlar oldu, o alanları geri getirmek mümkün değil artık ama hala var olan alanlara bile konut yapma inadı nasıl bir aklın ürünüdür orası meçhul…

Ama ne hikmetse 20 yıldır deprem gerçeğini yok sayarak binaları yenileme konusunda adım atmayan, Kahramanmaraş merkezli depremde yeterli organizasyonu sağlayamayan iktidar, özellikle İstanbul’da rant oluşturmak için yasaları ve kuralları dikkate almadan boş alanlara lüks konutlar yapmada çok garip bir acelecilik sergiliyor.

İstanbul’un  önemli deprem toplanma alanına 91 villa ve 11 adet özel havuz yapılıyor. Görüldüğü gibi devletimiz son derece hızlı çalışıyor! Keşke deprem felaketinde de bu kadar hızlı hareket edebilseydi… Keşke, özellikle son beş yılda Kanal İstanbul projesine harcadığı mesaisinin binde birini de İstanbul depremine hazırlık için ayırabilseydi…

Doğrusu insan bunca yaşanan felaketlerden, acılardan ders almayı bir türlü başaramamış olmamıza hayıflanmadan edemiyor. Galiba bunun için öncelikle vicdanlarımızı yeniden kontrol ederek bir iç muhasebeye ihtiyacımız var.

Maalesef üzülerek belirtmek gerekiyor ki kuralsızlığın ve liyakatsizliğin iktidar olduğu bir zihniyet yapılanmasında esas olan ‘vicdan’ değil, rant ön palana çıkmış bulunuyor. Çünkü ‘kader’ diyerek vicdan kolaylıkla baypas edilebiliyor.

Dileriz bu asrın felaketinden tüm yetkililer bir ders çıkarır.