Artık modern dünyada ülkeler açısından ayakta kalmanın en büyük şartlarından biri tarım ve
hayvancılıkta güçlü olmaktır. Son zamanlarda edinilen tecrübelerle de bu durum yeterince
ispatlanmıştır. Pandemi sürecinde tüm dünya evlere kapatıldığında yemek, pasta, börek
yapmada millet yarış içine girmişti. İlk günler birçok insan malzeme bulmada pek
zorlanmamıştı. Ancak zaman ilerledikçe market raflarında ürün çeşitleri ve miktarı azalırken
fiyatlar da yukarı doğru tırmanışa geçtiydi. Olanları canlı canlı yaşayan bizler hiç bir şeyin tam
olarak farkında değildik. Sonra bir de baktık ki Irak, Suriye, Ermenistan gibi çevremizi kuşatan
sorunlar daha bitmeden, dünya tahıl üretiminin neredeyse üçte birini yetiştiren Rusya ve
Ukrayna hemen burnumuzun dibinde birbirine düşürüldü. Biz hala bunun sonu nereye
çıkacak diye beklerken, bir de baktık ki etrafımızdaki dünya bir anda doğalgaz ve petrol
krizine gebe kaldı. O da yetmedi ve esas beklenen oldu ve tüm dünyada tahıl krizi baş
gösterdi. Tüm bu anlattıklarım bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçti gitti. Şimdi
anlıyoruz ki oynanan oyun öyle basit, öyle tesadüfi değil.  Tamamen büyük bir kurgu, çok iyi
yazılmış bir senaryo eseri. Bu topa giren senaristler 20-30 dolarları görüp dip yapan ve battı
dediğimiz petrolcüleri kurtardığı gibi, doğalgazla Avrupa’yı da dizginledi. Bir de konteyner
krizi oluşturup, başta Çin olmak üzere büyük çapta ihracat yapanları da bu tuzağa çekiyor,
tanesi 2-3 bin dolar olan bu malzemeyi 10-12 bin dolara kadar fırlatarak, bir de bulunmaz
hale getirtip firmaların kolay mal satmasına da darbe vuruyorlardı. Suni çip krizi yaratarak
kendi ürettikleri elektronik aletleri adeta satın alınamaz fiyatlara taşıyor, bu çiplerin yoğun
olarak kullanıldığı özellikle araba gibi taşıtları da bu selin içine dahil ediyordu. Bizim gibi
gelişmekte olan ülkelere Avrupa’dan, Brezilya’dan ordan burdan sermaye sahiplerini sokup,
fiyat gözetmeksizin topladıkları 2. el araçları kiraladıkları alış veriş merkezlerinin
otoparklarında bekleterek sahte fiyat artışlarına yol açıp, bizleri bir anda şoke edecek
fiyatlara ulaştırıyordu. Bazıları da emlak piyasasına şöyle bir dalarak 10 paralık evi, arsayı
1000 paraya alıp-satarak vurguna, talana zemin hazırlıyordu.
Peki bu anlatılanlarla tarımın ne alakası var? Çok basit;
- Petrol artarsa maliyetler iğneden ipliğe artacaktı- arttı
- Doğalgaza zam yapıldığında sanayi mallarının üretim bedeli yükselecekti- yükseldi
- Savaş çıkarsa mülteci problemine sebep olacaktı-oldu

- Özellikle konteyner fiyatlarını yükselterek üreticilerin ürünlerini dünyaya
pazarlamasını engelleyecekti- engelledi
- Çip krizi peydahlayarak cep telefonundan, tablete, bilgisayardan, beyaz eşyaya zam
üstüne zam yapılacaktı- yapıldı
- Yine çip kriziyle bizim gibi kontrol dışı ihalar, sihalar, bazı savunma sanayisi ürünleri
yapan üreticilere darbe vurulacaktı- kısmen oldu
- Hatta çip kriziyle fosil yakıt üreten araçların yerine monte edilmek istenen elektrikli
otomobillerin daha geç piyasaya girmesi ve kontrolü sağlanacaktı- kısmen oldu
- Çin gibi bazı devasa sermaye sahibi ülkelerin dizel katkı maddesi (AdBlue) üreteceğim
diye çoğunluğunu Güney Kore’den alıp stokladığı ÜRE’nin esasında dünyada ÜRELİ
GÜBRE fiyatlarını uçuracağı planlanmıştı- uçtu
- Gübre fiyatları da artınca ne oldu? Bütün tarım ve hayvancılık ürünleri de akıl almaz
üretim maliyetlerinden dolayı patlayacaktı-PATLADI
Sanırım sorduğum sorunun cevabı, bu kronolojik yaklaşımla daha net anlaşılmıştır. Sizlere
“bu son olur!” demekten başka bir şey gelmiyor aklıma. Şimdiden yeni ve akıl almaz
dümenler planlayanların planı çöker, kendi ayaklarına dolanır diyor ve böyle umuyorum.
Kalın sağlıcakla.

Dr. Öğr. Üyesi Hakan KEÇECİ